ADI EYÜPLÜ
Ben
bu yazıyı yazarım. Ama bilirim ki birileri bana kızar. Kızan kızsın. Ben
bildiğimi yazmaya devam edeceğim. Çünkü bilirim ki, haksızlık karşısında susan
dil şeytandandır. Gözüm görüyor, aklım eriyor, dilim dönüyor ve kalemim
yazıyorsa; bildiklerimi, gördüklerimi ve duyduklarımı anlatmak zorundayım. Kime
dokunursa dokunsun, kim incinirse incinsin… Yüreğimden geçenleri söylemeden
ölürsem, ahrette hesabını veremem.
Geçenlerde
biri bayan, ikisi erkek üç Eyüplülü vatandaş, yanıma geldi. Üçünü de sadece
sima olarak tanıyorum. Adını sorsanız bilmem. Ama tam bizden… Üçünün de bağrı
yanık, üçü de efkârlı.
Sahi siz hiç
Eyüplü köyünü gördünüz mü? Bana sorarsanız, bundan 35 yıl önce görmüştüm. Oysa
hemen yanımda, yanı başımda... Bağırsam duyulur. Yaşadığım yere, yani Saimbeyli’ye sadece 14 km uzaklıkta bir dağ
köyü. Birkaç yıldır her defasında “Şu Eyüplüye
gideyim” diye aklımdan geçer; ama bir türlü gidemem. Ama Eyüplü köyünden sık
sık haber alırım. Eyüplü köyünden Ahmet KARASAKALLI beni her gördüğünde “Hocam
şu bizim köyü bir haber yap. Vallahi bizim böbreklerimiz çamur dolu!” der
durur.
İşte birkaç
gün önce yanıma gelen üç kişide bana aynı konuyu duyurmak için gelmişler. Gelenin,
başım gözüm üstünde yeri vardır. Dertleri de benim derdimdir. Dertlerini
duyurmak da insani görevimdir.
Bundan üç yıl
önce Saimbeyli’ye bir kar yağdı. Yollar kapandı. 4 gün Saimbeyli Eyüplü köyüne
ulaşılamadı. O zaman Eyüplü köyünden Saimbeyli ilçe merkezine taşımalı
ilköğretim okulu öğrencileri geliyordu. Çocuklar ilçe merkezinde 4 gün mahsur
kaldı. O çocukların ellerini ovuşturarak onun bunun evine sığınmaları içimi
parçalamıştı. Neyse ki ilçe merkezine bir yatılı okul yapıldı da çocuklar o
çileden kurtuldu.
Kar yolları
kapladığında köyde bir cenaze olmuştu. Cenaze sahipleri köye ancak 3 gün sonra
gidebilmişlerdi. Bir de düğün vardı. Gelin arabası kara saplanmıştı. Ömründe
bir defa evlenecek bu çiftler için unutulmaz bir anı olarak kalmıştı.
Tüm bunları bilen
bir kişi olarak geçen yaz Eyüplü köyüne gitmek istedim. Arabayı da yeni almıştım. Birkaç km yol
aldıktan sonra büyük kasislere düştüm. Arabanın altından sesler gelmeye
başladı. Mal canın yongası ya, geri dönmek zorunda kaldım. Birkaç gün sonra bir
yetkili ile görüştüm. Ona, yakınlarda Eyüplü köyüne gidip, gitmediğini sordum.
“Dün gittim”
dedi.
“ Yol nasıl?”
diye sordum.
“Gayet güzel.”
dedi.
“Kimin arabası
ile gittiniz?”
“Dairenin.” dedi.
İşte beni
etkileyen kelime... “Dairenin arabası”
yani, devletin arabası... Devletin arabasına ne dağ dayanır, ne tepe.
Ama benim araba nedense gidemez. Vatandaşın arabası Eyüplü köyüne her
gittiğinde, tamirciye de uğramadan edemez. Geçen hafta Saimbeyli’ye bir kar
yağdı. Devletin dozeri bile yolu açamadı. Devrildiği gazetelere haber oldu.
Hani
geçenlerde bana gelen üç köylü var ya, onlar bana dedi ki, “Bizim köyde
vatandaş kuyulardan su içiyor. Bir su şebekesi yaptılar. Evlere su aktı.
Yapanlar gitti su akmaz oldu. Halimiz çok kötü. Bunu yazıver. Sesimizi duyur. “Yok
mu muhtarınız?” dedim. Herkes birbirine baktı ve sustu.
Onlar sustu.
Ben 1994 yılına gittim. Terörün zirve yaptığı yıllar. Teröristlerin Torosları
işgal etmek istediği yıllar. Bir haber
aldık. Bir terörist yakalanmış. Jandarmada sorguya alınmış. İlçenin en yetkili
yöneticileri ile teröristi görmeye gittik. Tanıştık. Oturduk. Konuştuk. Daha
önce görev yaptığım bir ildendi yakalanan terörist. Ona sordum:
“Ne zamandır
bizim dağlardasın?”
“Yedi ay”
“Sana Allah
için bir soru sormak istiyorum. Bana doğru söyle. Yalan söylersen bilirim.
Çünkü senin memleketini çok iyi biliyorum. 10 yıl oralarda görev yaptım. Şimdi söyle. Sizin oraların mı geçimi iyi,
bizim buraların mı?”
Terörist
yüzüme baktı. Aynen şu cümleleri söyledi.
“Bizim
oraların insanının geçimi, sizin burada yaşayanlar gibi olsa hepimiz PKK’LI
oluruz.”
İçim burkuldu.
Ama bin defa şükrettim. Allah’a şükür bizim içimizden hiç PKK’LI çıkmadı.
Herkes emin olsun. Çıkmayacak da… Vatanı, bayrağı ve milleti sevmenin bedeli bu
olmamalı.
“Orda bir köy
var
O köy bizim
köyümüz”
Biz o köye
kendi arabası ile giden ve oradaki sudan kana kana içen insanlar bekliyoruz.
Hadi! Hemen
kızmayın. Şimdi tam zamanı… Önce Eyüplü Köyüne gidin. Vatandaşların dedikleri
doğru mu? Yerinde görün. Sonra bana ne ederseniz edin.
Boynum kıldan
ince…
Memleket
severlere, mangalda kül koymayanlara, fitne üretmeyi hayat tarzı haline
getirenlere ve kahve köşesinde vatan kurtaranlara özellikle duyurulur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder