19 Nisan 2013 Cuma

SAİMBEYLİ BİR CADDE


SAİMBEYLİ BİR CADDE
            1994 yılıydı. Hiç unutmuyorum. Unutmam da mümkün değil. Bir eve misafirliğe gitmiştim. Ev sahibi, eş-dost… Bayağı da kalabalık bir grup oturuyorduk. Koyu da bir sohbetin içerisindeydik. Mahalli bir seçimin de öncesiydi.  Hiç beklemediğimiz bir anda oturduğumuz odanın kapısı tekmelenerek açıldı. Benim tanımadığım iki genç içeriye paldır-küldür girdi. Girişleri hiç hoş değildi. O hal hepimizi üzdüğü gibi ev sahibini daha çok üzmüştü.
Ev sahibi ile eve uygunsuz bir şekilde giren gençler arasında tatsız bir tartışma başladı. Tartışmayı sakinleştirmek de bana düştü. Gence aynen şöyle demiştim:
            “Bak delikanlı, Saimbeyli bir cadde… Bu cadde de bizler ölülerimizi kaldırır, düğünlerimizi yaparız. Acımızı da sevincimizi de bu caddede yaşarız. Biz bu caddede her insanla mutlaka karşılaşırız. Öyle bir davranışta bulunun ki yarın karşılaştığınızda utanmayasınız. Bu davranışınız hiç hoş değil. Hiçbir eve bu şekilde girilmesi doğru değildir. Özür dileyin ve bu meseleyi uzatmayın…” demiştim.
            Benim bu sözlerimin üzerinden henüz üç gün geçmeden o genci trafik kazasında kaybettik. Çok genç yaşta bir gencin bir trafik kazasında ölmüş olması herkesi olduğu gibi beni de çok üzdü. Cenazesini omuzlarımızda taşımak da bize nasip oldu.
            Ne zaman memleketimde bu ve buna benzer olayların baş göstermeye başladığını hissedersem, ne zaman insanların siyasi düşüncelerinin esiri olup yanlış davranışlar içerine girdiklerini görürsem aklıma hemen o gencin yapmış olduğu davranışı gelir.
            Her yer böyle midir bilmiyorum. Saimbeyli çok enteresan bir yer! Hiçbir şey gizli kalmaz. En gizli yaptığınızı sandığınız bir davranışınız, en güvendiğiniz dostunuza söylediğiniz bir sırrınız, herkesin ağzında temcit pilavı gibi dolanır durur da sizin haberiniz olmaz. Belki küçük yerlerin davranış biçimi böyledir ama Saimbeyli’de kimsenin sırrı olmaz. Bunu bilmeyen ve Saimbeyli kültürü ile yetişmeyenler bunu bilmedikleri için hata üzerine hata yaparlar.
            Tesadüfen veya kaderin bir cilvesi ile hasbelkader bir makama gelebilirsiniz. Layık olmadığınız halde bir makamı işgal eder veya birilerinin koruması ile omuzlar üzerinde taşınabilirsiniz. Hatta hak etmediğiniz tarzda etrafınızı kaplayan ve ne söylerseniz söyleyiniz, ne yaparsanız yapınız, eğrinize de, doğrunuza da “padişahım sen çok yaşa” diyen dalkavuklarınız olabilir. Sizi koşuya koyup sonunda rezilliğinizi büyük bir zevkle seyreden aklı eksikler de olabilir. Unutmayınız ki Edebâli’nin dediği gibi, yüksekten düşenler en çok zarar görenlerdir. En güvensiz olduğunuz an, en yüksekte olduğunuz andır. Ve unutmayınız ki Saimbeyli bir caddedir. Biz bu caddede hayatımızın her anını yaşarız. Bu caddede mutlaka birbirimizle karşılaşırız. Bu sözlerim Türkiye için hatta dünya için de geçerlidir. Artık dünya avucunuzun içine sığacak kadar küçülmüştür. Herkes size bir tık mesabesinde yakındır. Teknoloji sayesinde her şey her an kayıt altına alınıyor. Önemli olan bu dünyada karşılaştığımızda başımız dik, yüreğimiz huzurlu ve kendimizden emin miyiz?
Yoksa hayatın her türlü cilvesi olabilir. İniş ve çıkışlar canlılar içindir. Toroslarda yaşayanlar, dağ çocukları; inişi yokuşu, dağı bayırı bilirler. Hayatın her türlüsüne uyum sağlayabilirler. Yalnız bir şeyi hazmedemezler: Fırsatçılığı meziyet sayıp, saman altından su yürütülmesini…
Neyse, Saimbeyli bir cadde… Her ne kadar bu caddenin üç ismi olsa da bu sizi yanıltmasın…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder