1994 yılıydı. Hiç unutmuyorum.
Unutmam da mümkün değil. Bir eve misafirliğe gitmiştim. Ev sahibi, eş-dost… Bayağı
da kalabalık bir grup oturuyorduk. Koyu da bir sohbetin içerisindeydik. Mahalli
bir seçimin de öncesiydi. Hiç beklemediğimiz
bir anda oturduğumuz odanın kapısı tekmelenerek açıldı. Benim tanımadığım iki
genç içeriye paldır-küldür girdi. Girişleri hiç hoş değildi. O hal hepimizi
üzdüğü gibi ev sahibini daha çok üzmüştü.
Ev sahibi ile eve uygunsuz bir şekilde
giren gençler arasında tatsız bir tartışma başladı. Tartışmayı sakinleştirmek de
bana düştü. Gence aynen şöyle demiştim:
“Bak delikanlı, Saimbeyli bir cadde…
Bu cadde de bizler ölülerimizi kaldırır, düğünlerimizi yaparız. Acımızı da
sevincimizi de bu caddede yaşarız. Biz bu caddede her insanla mutlaka
karşılaşırız. Öyle bir davranışta bulunun ki yarın karşılaştığınızda
utanmayasınız. Bu davranışınız hiç hoş değil. Hiçbir eve bu şekilde girilmesi
doğru değildir. Özür dileyin ve bu meseleyi uzatmayın…” demiştim.
Benim bu sözlerimin üzerinden henüz
üç gün geçmeden o genci trafik kazasında kaybettik. Çok genç yaşta bir gencin
bir trafik kazasında ölmüş olması herkesi olduğu gibi beni de çok üzdü. Cenazesini
omuzlarımızda taşımak da bize nasip oldu.
Ne zaman memleketimde bu ve buna
benzer olayların baş göstermeye başladığını hissedersem, ne zaman insanların
siyasi düşüncelerinin esiri olup yanlış davranışlar içerine girdiklerini
görürsem aklıma hemen o gencin yapmış olduğu davranışı gelir.
Her yer böyle midir bilmiyorum. Saimbeyli
çok enteresan bir yer! Hiçbir şey gizli kalmaz. En gizli yaptığınızı sandığınız
bir davranışınız, en güvendiğiniz dostunuza söylediğiniz bir sırrınız, herkesin
ağzında temcit pilavı gibi dolanır durur da sizin haberiniz olmaz. Belki küçük
yerlerin davranış biçimi böyledir ama Saimbeyli’de kimsenin sırrı olmaz. Bunu
bilmeyen ve Saimbeyli kültürü ile yetişmeyenler bunu bilmedikleri için hata
üzerine hata yaparlar.
Tesadüfen veya kaderin bir cilvesi
ile hasbelkader bir makama gelebilirsiniz. Layık olmadığınız halde bir makamı
işgal eder veya birilerinin koruması ile omuzlar üzerinde taşınabilirsiniz.
Hatta hak etmediğiniz tarzda etrafınızı kaplayan ve ne söylerseniz söyleyiniz,
ne yaparsanız yapınız, eğrinize de, doğrunuza da “padişahım sen çok yaşa” diyen dalkavuklarınız olabilir. Sizi koşuya
koyup sonunda rezilliğinizi büyük bir zevkle seyreden aklı eksikler de
olabilir. Unutmayınız ki Edebâli’nin dediği gibi, yüksekten düşenler en çok
zarar görenlerdir. En güvensiz olduğunuz an, en yüksekte olduğunuz andır. Ve
unutmayınız ki Saimbeyli bir caddedir. Biz bu caddede hayatımızın her anını
yaşarız. Bu caddede mutlaka birbirimizle karşılaşırız. Bu sözlerim Türkiye için
hatta dünya için de geçerlidir. Artık dünya avucunuzun içine sığacak kadar
küçülmüştür. Herkes size bir tık mesabesinde yakındır. Teknoloji sayesinde her
şey her an kayıt altına alınıyor. Önemli olan bu dünyada karşılaştığımızda
başımız dik, yüreğimiz huzurlu ve kendimizden emin miyiz?
Yoksa hayatın her türlü cilvesi
olabilir. İniş ve çıkışlar canlılar içindir. Toroslarda yaşayanlar, dağ
çocukları; inişi yokuşu, dağı bayırı bilirler. Hayatın her türlüsüne uyum
sağlayabilirler. Yalnız bir şeyi hazmedemezler: Fırsatçılığı meziyet sayıp,
saman altından su yürütülmesini…
Neyse, Saimbeyli bir cadde… Her ne kadar bu caddenin üç ismi olsa da bu
sizi yanıltmasın…

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder