19 Nisan 2013 Cuma

KARACAOĞLAN ÜZGÜN MÜ NE?


KARACAOĞLAN ÜZGÜN MÜ NE?
            Geçen hafta yolum düştü. Geçerken uğramadan edemedim. “Şu bizim KARACAOĞLAN ne haldedir? Ne eder?” diye bir selam vermek istedim. Feke yolumuzun orta yeridir. Uğramadan geçmek olur mu? Hele Feke’ye uğrayıp da Karacaoğlan’ı yâd etmemek hiç olur mu? Olmazdı elbette.
Biz de olmaz diye düşündük. Feke meydanında elinde sazı ile “Ey Fekeli! Ben Gökçeli’de doğdum. Adım, Hasan’dır. Her ilden, her ilçeden ve her beldeden insanlar beni kendisine ait saymak için büyük gayretler sarf ederken, sen neden beni görmezlikten gelmeye çalışıyorsun” diye adeta sazının tellerine öfke ile vuruyordu.
Nasıl vurmasın ki Karacaoğlan… Görenleri hayrete düşürecek şekilde harabeye dönmüş bir kaidenin üzerinde varlığını sürdürmeye çalışıyor.
İnsanoğlu hep böyledir galiba… Elindeki değerlerin kıymetini bir türlü anlamak istemez. Bu tür şeyleri her gördüğümde aklıma Kaşıkçı Elması gelir. Her fırsatta da tekrar ederim. Belki onlarca defa yazıp, onlarca defa konuşmuşumdur. Herkesin bildiği şeydir ama ben tekrar etmekte fayda görüyorum.
Malumunuz Kaşıkçı Elması bir köylü tarafından bulunur. Birkaç tahta kaşık alarak bir çerçiye satılır. Şimdi değer biçilemeyen bu elmasın adının Kaşıkçı Elması olmasının sebebi de birkaç tahta kaşığa satılmasındandır. Hani derler ya “Altının kıymetini sarrafı bilir” diye. Karacaoğlan’ın kıymetini kim bilecek? Kim bilirse, Karacaoğlan onundur.
Gazetelerde okudum. Feke Kaymakamı Sayın Ahmet Yıldız güzel bir başlangıç yapmış. Karacaoğlan’ın fotoğraflarını çoğaltıp, okullara, resmi dairelere dağıtmış. Feke Hükümet Konağının önünden geçerken gördüm. Hükümet Konağının etrafını Karacaoğlan figürleri ile donatmış. Kutlamaktan başka ne yapılır ki?  “Düşünmek bile bir erdemdir.” düşüncesi ile Kaymakam Sayın Ahmet Yıldız’ı kutladım.
“Devlet adamı” dendiğinde aklıma hep milletinin değer yargılarını benimseyen insanlar gelir. Milletini tanımayan, değer yargılarına sahip olmayan, hassasiyetini milli değerlerden almayan insanlar, tıpkı Atatürk’ün dediği gibi “GAFLET VE DALÂLET VE HATTA HIYANET İÇİNDE” dirler.
Bir makama gelmek kolaydır. Makamın hakkını vermek her babayiğidin harcı değildir. Siz nerede olursanız olun… Hangi makama gelirseniz gelin. Eğer mensubu olduğunuz milletin milli değerleri ile barışık değilseniz, havanda su dövmekten öte gidemezsiniz. Belki bir süre bulunduğunuz makamın etkisi ve yetkisi ile insanlar size “tamam efendim” diyorlarsa da bir süre sonra o makamdan düştüğünüz zaman selam verecek insan bulamazsınız. Sözlerim kimseyi hedef alarak söylenmiş sözler değildir. Devlet adamı profili çizmeye çalışıyorum. Herkes kendi hissesine düşeni zaten alacaktır. Biz gelelim Karacaoğlan’a…

Ala gözlerine kurban olduğum
Say edip âleme bildirme beni
Açıp ak gerdanı durma karşımda
Ecelimden evvel öldürme beni
 
Dilber at kolların dola boynuma
Ölum endişesi gelmez aynıma
Bir gece misafir eyle koynuna
Sabah oldu deyu kaldırma beni
 
Karac(a)oğlan tutma beni el gibi
Akıttım gözümden yaşı sel gibi
Bahçende açılan gonca gül gibi
Dizip al yanağa soldurma beni
 
                  KARACAOGLAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder