KARACAOĞLAN ÜZGÜN MÜ
NE?
Geçen
hafta yolum düştü. Geçerken uğramadan edemedim. “Şu bizim KARACAOĞLAN ne
haldedir? Ne eder?” diye bir selam vermek istedim. Feke yolumuzun orta yeridir.
Uğramadan geçmek olur mu? Hele Feke’ye uğrayıp da Karacaoğlan’ı yâd etmemek hiç
olur mu? Olmazdı elbette.
Biz de olmaz diye
düşündük. Feke meydanında elinde sazı ile “Ey Fekeli! Ben Gökçeli’de doğdum.
Adım, Hasan’dır. Her ilden, her ilçeden ve her beldeden insanlar beni kendisine
ait saymak için büyük gayretler sarf ederken, sen neden beni görmezlikten
gelmeye çalışıyorsun” diye adeta sazının tellerine öfke ile vuruyordu.
Nasıl vurmasın
ki Karacaoğlan… Görenleri hayrete düşürecek şekilde harabeye dönmüş bir
kaidenin üzerinde varlığını sürdürmeye çalışıyor.
İnsanoğlu hep
böyledir galiba… Elindeki değerlerin kıymetini bir türlü anlamak istemez. Bu
tür şeyleri her gördüğümde aklıma Kaşıkçı Elması gelir. Her fırsatta da tekrar
ederim. Belki onlarca defa yazıp, onlarca defa konuşmuşumdur. Herkesin bildiği
şeydir ama ben tekrar etmekte fayda görüyorum.
Malumunuz
Kaşıkçı Elması bir köylü tarafından bulunur. Birkaç tahta kaşık alarak bir
çerçiye satılır. Şimdi değer biçilemeyen bu elmasın adının Kaşıkçı Elması olmasının
sebebi de birkaç tahta kaşığa satılmasındandır. Hani derler ya “Altının
kıymetini sarrafı bilir” diye. Karacaoğlan’ın kıymetini kim bilecek? Kim
bilirse, Karacaoğlan onundur.
Gazetelerde
okudum. Feke Kaymakamı Sayın Ahmet Yıldız güzel bir başlangıç yapmış.
Karacaoğlan’ın fotoğraflarını çoğaltıp, okullara, resmi dairelere dağıtmış.
Feke Hükümet Konağının önünden geçerken gördüm. Hükümet Konağının etrafını
Karacaoğlan figürleri ile donatmış. Kutlamaktan başka ne yapılır ki? “Düşünmek bile bir erdemdir.” düşüncesi ile
Kaymakam Sayın Ahmet Yıldız’ı kutladım.
“Devlet adamı”
dendiğinde aklıma hep milletinin değer yargılarını benimseyen insanlar gelir.
Milletini tanımayan, değer yargılarına sahip olmayan, hassasiyetini milli
değerlerden almayan insanlar, tıpkı Atatürk’ün dediği gibi “GAFLET VE DALÂLET VE
HATTA HIYANET İÇİNDE” dirler.
Bir makama
gelmek kolaydır. Makamın hakkını vermek her babayiğidin harcı değildir. Siz
nerede olursanız olun… Hangi makama gelirseniz gelin. Eğer mensubu olduğunuz
milletin milli değerleri ile barışık değilseniz, havanda su dövmekten öte
gidemezsiniz. Belki bir süre bulunduğunuz makamın etkisi ve yetkisi ile
insanlar size “tamam efendim” diyorlarsa da bir süre sonra o makamdan
düştüğünüz zaman selam verecek insan bulamazsınız. Sözlerim kimseyi hedef
alarak söylenmiş sözler değildir. Devlet adamı profili çizmeye çalışıyorum.
Herkes kendi hissesine düşeni zaten alacaktır. Biz gelelim Karacaoğlan’a…
Ala gözlerine kurban olduğum
Say edip âleme bildirme beni
Açıp ak gerdanı durma karşımda
Ecelimden evvel öldürme beni
Dilber at kolların dola boynuma
Ölum endişesi gelmez aynıma
Bir gece misafir eyle koynuna
Sabah oldu deyu kaldırma beni
Karac(a)oğlan tutma beni el gibi
Akıttım gözümden yaşı sel gibi
Bahçende açılan gonca gül gibi
Dizip al yanağa soldurma beni
KARACAOGLAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder