19 Nisan 2013 Cuma

BİR BURUK SEVDA


BİR BURUK SEVDA
            Bu gün yine duygusallığım üzerimde. Şairlik yanım mı, insani tarafım mı bilemiyorum. Duygularım cendereye sıkışıp, sanki gözyaşlarımı akıtmak istercesine boğazıma düğümleniyor. Ellerimin titrediğini, hatta tüylerimin diken diken olduğunu görüyorum. Kendimi çok iyi tarif edemiyorum ama duygularım bir sevda olup bütün vücudumu tepeden tırnağa sarıyor. Ben mi böyleyim, bütün canlılar mı? Küçücük bir söz, güzel bir dost sesi alıp götürüyor beni… Sanki ben ben olmaktan çıkıyor, duygularımı yaşıyorum. Adını bile koyamadığım duygularım tepeden tırnağa bütün vücudumu etkisi altına alıyor. Ne ifade edecek bir söz, ne anlatacak bir kelime bulamıyorum.
            Her zaman olduğu gibi bu gün de www.saimbeylim.com sitesini açtım. Yeni üyelere şöyle bir baktım. İki isim hemen dikkatimi çekti. İsimlerden biri; Mürsel Nuri URAL.
Mürsel Nuri Ural’ın yazmış olduğu şu satırları okuyunca içim cız etti. “Ben 1933 Saimbeyli doğumlu olup, Saimbeyli’de şehit edilen Mürsel Efendi’nin torunu Naime’nin hayatta kalan tek oğluyum.”
            Gelin de içiniz “cız” etmesin. Gelin de siz ben olun da tepeden tırnağa sarsılmayın. Nereden nereye? Şehit Mürsel Efendi ve kızı Naime Abla, herkes için bir defa, benim için iki defa önemli. Çünkü bu insanlar benim kanımdan. Her ikisini de hiç görmedim. Tanımadım. Evlatları Sayın Mürsel Nuri Ural’ı da hiç görmedim. Şu garip tecelliye bakın ki bir internet sitesinde buluşuyoruz. Adını görüp, kısa notu okuyunca yüreğim yerinden sökülüyor sanki. Kendime engel olamıyorum. Yazmış olduğu telefonun numaralarını çeviriyorum. Karşımda bir baba şefkatinde bir bey… Kibar, duygusal ve en az benim kadar heyecanlı. Tanışıyoruz. Mutluluğumuzu o da ben de ifade edecek kelimeler bulamıyoruz. Nasıl bulalım ki? Aynı kanı taşıyan, hayatta birbirini hiç görmeyen iki insanız. Ortak noktamız, büyüğümüz ve gurur kaynağımız Şehit Mürsel Efendi. Şehit Mürsel Efendi’nin ve kızı Naime Ablanın hayat hikâyesini Zebercet Coşkun romanlaştırmış. Yıllar önce okuyup etkisinden uzun yıllar çıkamadığım “HACIN” adlı romanı adeta bir solukta yeniden yaşadım. Gönül istiyor ki bu romanı herkes okusun. Herkes bu vatanın tekrar nasıl vatan olduğunu bilsin. Belki de bütün çırpınışlarımız bunun içindir farkında değiliz.
            Mürsel Nuri Ağabeyi telefonla da olsa tanımak benim için onur oldu. O şimdi İzmir’de yaşıyor. Bana; “Kısmet olursa Saimbeyli’ye gelip seninle görüşeceğim” dedi. Mutluluğun resmi bu olsa gerek… Hava Pilot Subayım, ellerini öpmek için dört gözle bekliyorum.
            Duygularım beni terk etmeden ikinci bir isim görüyorum: Bolu İl Emniyet Müdür Yardımcısı Ömer Sülün. Kemanacı Kör Ali Emmi’ye ne güzel yorum yazmış. Basıyorum telefonun tuşlarına… Aman Allah’ım… Bu defa da Ömer Sülün’ün dost sesi. İnsanın insani duyguları tavan yapıyor. Gurbete uzanan bir yolda, sılaya hasretin yürek namelerini duyuyorum. Toprağa bağlı olmak ne kadar güzel… Teşekkür ediyorum Ömer Sülün… Teşekkür ediyorum.
            Sevgilerimle…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder