19 Nisan 2013 Cuma

KEMANCI HASAN KANSU


KEMANCI HASAN KANSU
            1948 yılının da Saimbeyli’nin Çeralan Köyünde doğdu. Babası Mehmet, anası Fatma’dır. Yaşadığı köyde okul olmadığı için, öğrenciliğe geç başladı. 5.sınıfta öğrenci iken köyün güzellerinden Hacer adlı bir kıza sevdalandı. Hacer’in yaşı kendisinden küçüktü. Ancak serpilmiş ve alımlı bir kızdı. Yaşı küçük olmasına rağmen kızın babası köyden başka bir gence Hacer’i vermek istedi. Gözünü karasevda bürüyen Hasan, bu haberi duyar duymaz aynı gece Hacer’i kaçırdı. Ne yapacaklarını, nereye gideceklerini bilmeyen Hacer ile Hasan kısa sürede yakalandılar. “Küçük yaşta kızı alıkoymak suçundan” Hasan cezaevine, Hacer ise baba evine gönderildi. Mahkeme sonunda Hasan mahkûm oldu. 18 ay cezaevinde yattıktan sonra genel af çıktı. Aftan faydalanan Hasan cezaevinden çıkar çıkmaz doğru köyüne gitti. Köye giderken de yolda Hacer’i tekrar kaçırma hayalleri kuruyordu. Ne yazık ki köye gittiğinde Hacer’i kucağı çocuklu bir kadın olarak buldu. Hacer başkası ile evlenmişti. Bu durumu öğrenen Hasan sevdasını yüreğine taş edip köyünü terk etti. Yıllarca Hacer den uzak kaldı.
Hasan İstanbul’a Hacer Kıbrıs’a yerleşti. Uzun yıllar birbirlerini görmediler. Hasan bu arada üç defa evlilik yaptı. Ancak Hacer’i bir türlü unutamadı. Onun için de evlilikleri uzun sürmedi. Zaman zaman kendini alkole verdi. Yüreğindeki ateşi yine de söndüremedi. Son evliliğini Hacer denen bir kızla yaptı. Şimdi mutlu bir evliliğinin olduğunu, pırıl pırıl üç çocuğu ile birlikte huzurlu bir hayat yaşadığını söylüyor.
Yazları Saimbeyli’de kışları ise Kozanda ikamet eden Hasan Kansu’ya hayatındaki en ilginç olayın ne olduğunu sordum. Hafif mahcup bir eda ile gözlerini gözlerimden kaçırarak gülümsedi.
“Anlatsam mı ki acaba hocam?” dedi.
“Sen bilirsin. Anlatırsan yazarım. Yazma dersen yazmam. Karar senin” dedim. Farkında olmadan derin bir iç çekti. Sonra bir sigara yaktı. “Artık anam-bacım olsun” diye söze başladı.
“Hocam, bir yıl önceydi. Kıbrıs’a gitmiştim. ART televizyonu beni bir programa davet etti. Program canlı olarak devam ediyordu. Seyirciler de canlı olarak telefonlarla programa katılıyorlar, isteklerde bulunuyorlardı. Bir telefon geldi. Telefon eden Hacer’in kızıydı. Şaşırdım. Benden annesine söylediğim türküyü söylememi istedi.”
“Nasıl istedi diye sordum.”
“Hasan abi, anneme olan sevdanı anlattığın türküyü söylemeni istiyorum” dedi.
“Peki, sen ne yaptın” dedim.
“Koydum kemanı kulağıma, başladım söylemeye. Bu sevda benim yüreğimdeydi. Artık Türkiye değil, dünya duydu ”dedi.
“Peki, yazabilir miyim?” dedim.
“Bari kitaba da geçsin. Yaz be hocam. “dedi.
Sevda buydu işte. Mecnunda, Keremde, Karacoğlanda gördüğümüz sevda buydu. Hiçbir karşılık beklemeden ve kırk bir yıldır yürekte muhafaza edilen sevda buydu işte. Biz Âşık Hasan’ın sevdasına saygı duyuyoruz. Biliyoruz ki; sevda yüreklerde küllenmeyen köz gibidir. Bu köz bazen yakar, bazen ısıtır, bazen da ışıtır. Hep Hacer’den ilham alır. Ancak Hacer’i görse tanımaz. Hacer bir ilham kaynağı olmaktan ileri gitmez. Bu Mecnun’da da böyle olmuştur, Hasan da da..
Bakalım Kemancı Hasan Kansu Hacer’ine ne söylemiş:

HACER
Gelin arkadaşlar övek
Güzel Hacer’i Hacer’i
Vallahi göresim geldi
Canım Hacer’i  Hacer’i

Salanlı salanlı gelir
Cahilim aklımı alır
Yalan dünya benim olur
Görsem Hacer’i Hacer’i

Ak eline kına yaksam
Oturup yüzüne baksam
Çiçek diye başa taksam
Gülüm Hacer’i  Hacer’i

Söylen Hacer bize gelsin
Viran bağım mamur olsun
Malım mülküm sizin olsun
Verin Hacer’i Hacer’i

Hacer çıkmış seyran eder
Aşkı beni deli eder
Ölsem gözüm açık gider
Görsem Hacer’i  Hacer’i

Salına salına gelse
Güzel Hacer benim olsa
İngiliz ile Fransa
Değmez Hacer’i Hacer’i

Aman Hacer Köylü kızı
Harap etti aşkı bizi
Amerika İngiliz’i
Avrupayı değer Hacer

Sevinir Hacer’i gören
Cahil gönlüm oldu viran
Arabistan, Irak, İran
Değmez Hacer’i Hacer’i

Hacer yenir, hem içilir
Nerde olsa o seçilir
Kör olan gözüm açılır
Görsem Hacer’i Hacer’i

Hacer söylenir dillerde
Ahu zarım ince belde
Garip hasan gurbet elde
Özler Hacer’i Hacer’i
15.03.1964
HACER’E İNTİZAR

Gadir Mevlam kırsın iki kolunu
Annen baban sormasınlar halini
Elbisen emsin kızıl kanını
Ben çıkana ölsün erin Hacer’im


Ben çıkana kadar yaşa yaşını
Şu zalim zindan da düşün eşini
Yemin ettim bozacağım başını
Bu gün olmaz ise yarın Hacer’im

Düşün namusunu ortaya serdin
Beni öldürmekmiş şu senin derdin
Çakal avın yermi alıcı kurdun
Sonun nasıl olur görün Hacer’im

Dilerim Mevla’dan gülmesin yüzün
Yılancıklar olsun o iki dizin
Erme muradına kör olsun gözün
Ateş olsun senin yerin Hacer’im

Kör olsun gözlerin görme önünü
Mevla’m ıstırapla alsın canını
Elbisen emsinde senin kanını
Dizin dizin yerde sürün Hacer’im

Beni mağdur ettin sende olasın
Hasta olup yataklarda kalasın
Dilerim Mevla’dan bugün ölesin
Toprakta çürüsün tenin Hacer’im

Çürüttün zindanda zalimin kızı
İnsafın yok imiş öldürdün bizi
İnkar mı ediyon verdiğin sözü
Yok imiş namusun arın Hacer’im

Garip Hasan der yıktın tahtımı
Mevla’m açtırmadı benim bahtımı
Koymam sende zalim kızı ahtı mı?
Artıyor hapiste zarım Hacer’im
05.05.1965

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder