KEMANCI HASAN KANSU
1948 yılının da Saimbeyli’nin Çeralan Köyünde doğdu. Babası Mehmet, anası
Fatma’dır. Yaşadığı köyde okul olmadığı için, öğrenciliğe geç başladı.
5.sınıfta öğrenci iken köyün güzellerinden Hacer adlı bir kıza sevdalandı.
Hacer’in yaşı kendisinden küçüktü. Ancak serpilmiş ve alımlı bir kızdı. Yaşı
küçük olmasına rağmen kızın babası köyden başka bir gence Hacer’i vermek
istedi. Gözünü karasevda bürüyen Hasan, bu haberi duyar duymaz aynı gece
Hacer’i kaçırdı. Ne yapacaklarını, nereye gideceklerini bilmeyen Hacer ile
Hasan kısa sürede yakalandılar. “Küçük yaşta kızı alıkoymak suçundan” Hasan
cezaevine, Hacer ise baba evine gönderildi. Mahkeme sonunda Hasan mahkûm oldu.
18 ay cezaevinde yattıktan sonra genel af çıktı. Aftan faydalanan Hasan
cezaevinden çıkar çıkmaz doğru köyüne gitti. Köye giderken de yolda Hacer’i
tekrar kaçırma hayalleri kuruyordu. Ne yazık ki köye gittiğinde Hacer’i kucağı
çocuklu bir kadın olarak buldu. Hacer başkası ile evlenmişti. Bu durumu öğrenen
Hasan sevdasını yüreğine taş edip köyünü terk etti. Yıllarca Hacer den uzak kaldı.
Hasan İstanbul’a Hacer Kıbrıs’a
yerleşti. Uzun yıllar birbirlerini görmediler. Hasan bu arada üç defa evlilik
yaptı. Ancak Hacer’i bir türlü unutamadı. Onun için de evlilikleri uzun
sürmedi. Zaman zaman kendini alkole verdi. Yüreğindeki ateşi yine de söndüremedi.
Son evliliğini Hacer denen bir kızla yaptı. Şimdi mutlu bir evliliğinin
olduğunu, pırıl pırıl üç çocuğu ile birlikte huzurlu bir hayat yaşadığını söylüyor.
Yazları Saimbeyli’de kışları ise
Kozanda ikamet eden Hasan Kansu’ya hayatındaki en ilginç olayın ne olduğunu
sordum. Hafif mahcup bir eda ile gözlerini gözlerimden kaçırarak gülümsedi.
“Anlatsam mı ki acaba hocam?” dedi.
“Sen bilirsin. Anlatırsan yazarım.
Yazma dersen yazmam. Karar senin” dedim. Farkında olmadan derin bir iç çekti.
Sonra bir sigara yaktı. “Artık anam-bacım olsun” diye söze başladı.
“Hocam, bir yıl önceydi. Kıbrıs’a
gitmiştim. ART televizyonu beni bir programa davet etti. Program canlı olarak
devam ediyordu. Seyirciler de canlı olarak telefonlarla programa katılıyorlar,
isteklerde bulunuyorlardı. Bir telefon geldi. Telefon eden Hacer’in kızıydı.
Şaşırdım. Benden annesine söylediğim türküyü söylememi istedi.”
“Nasıl istedi diye sordum.”
“Hasan abi, anneme olan sevdanı
anlattığın türküyü söylemeni istiyorum” dedi.
“Peki, sen ne yaptın” dedim.
“Koydum kemanı kulağıma, başladım
söylemeye. Bu sevda benim yüreğimdeydi. Artık Türkiye değil, dünya duydu ”dedi.
“Peki, yazabilir miyim?” dedim.
“Bari kitaba da geçsin. Yaz be
hocam. “dedi.
Sevda buydu işte. Mecnunda, Keremde,
Karacoğlanda gördüğümüz sevda buydu. Hiçbir karşılık beklemeden ve kırk bir
yıldır yürekte muhafaza edilen sevda buydu işte. Biz Âşık Hasan’ın sevdasına
saygı duyuyoruz. Biliyoruz ki; sevda yüreklerde küllenmeyen köz gibidir. Bu köz
bazen yakar, bazen ısıtır, bazen da ışıtır. Hep Hacer’den ilham alır. Ancak
Hacer’i görse tanımaz. Hacer bir ilham kaynağı olmaktan ileri gitmez. Bu Mecnun’da
da böyle olmuştur, Hasan da da..
Bakalım Kemancı Hasan Kansu
Hacer’ine ne söylemiş:
HACER
Gelin
arkadaşlar övek
Güzel Hacer’i
Hacer’i
Vallahi
göresim geldi
Canım
Hacer’i Hacer’i
Salanlı
salanlı gelir
Cahilim
aklımı alır
Yalan dünya
benim olur
Görsem
Hacer’i Hacer’i
Ak eline
kına yaksam
Oturup
yüzüne baksam
Çiçek diye
başa taksam
Gülüm
Hacer’i Hacer’i
Söylen Hacer
bize gelsin
Viran bağım
mamur olsun
Malım mülküm
sizin olsun
Verin
Hacer’i Hacer’i
Hacer çıkmış
seyran eder
Aşkı beni
deli eder
Ölsem gözüm
açık gider
Görsem
Hacer’i Hacer’i
Salına
salına gelse
Güzel Hacer
benim olsa
İngiliz ile
Fransa
Değmez
Hacer’i Hacer’i
Aman Hacer
Köylü kızı
Harap etti
aşkı bizi
Amerika
İngiliz’i
Avrupayı
değer Hacer
Sevinir
Hacer’i gören
Cahil gönlüm
oldu viran
Arabistan,
Irak, İran
Değmez
Hacer’i Hacer’i
Hacer yenir,
hem içilir
Nerde olsa o
seçilir
Kör olan
gözüm açılır
Görsem
Hacer’i Hacer’i
Hacer
söylenir dillerde
Ahu zarım
ince belde
Garip hasan
gurbet elde
Özler
Hacer’i Hacer’i
15.03.1964
HACER’E İNTİZAR
Gadir Mevlam kırsın iki kolunu
Annen baban sormasınlar halini
Elbisen emsin kızıl kanını
Ben çıkana ölsün erin Hacer’im
Ben çıkana kadar yaşa yaşını
Şu zalim zindan da düşün eşini
Yemin ettim bozacağım başını
Bu gün olmaz ise yarın Hacer’im
Düşün namusunu ortaya serdin
Beni öldürmekmiş şu senin derdin
Çakal avın yermi alıcı kurdun
Sonun nasıl olur görün Hacer’im
Dilerim Mevla’dan gülmesin yüzün
Yılancıklar olsun o iki dizin
Erme muradına kör olsun gözün
Ateş olsun senin yerin Hacer’im
Kör olsun gözlerin görme önünü
Mevla’m ıstırapla alsın canını
Elbisen emsinde senin kanını
Dizin dizin yerde sürün Hacer’im
Beni mağdur ettin sende olasın
Hasta olup yataklarda kalasın
Dilerim Mevla’dan bugün ölesin
Toprakta çürüsün tenin Hacer’im
Çürüttün zindanda zalimin kızı
İnsafın yok imiş öldürdün bizi
İnkar mı ediyon verdiğin sözü
Yok imiş namusun arın Hacer’im
Garip Hasan der yıktın tahtımı
Mevla’m açtırmadı benim
bahtımı
Koymam sende zalim kızı ahtı mı?
Artıyor hapiste zarım Hacer’im
05.05.1965
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder