KADINLARIMIZ
Bu yazımı 8
Mart dünya kadınlar gününde yazmayı düşünüyordum. Ancak 8 Mart dünya kadınlar
gününde Saimbeyli Orman İşletme Müdürlüğü’nde Obruk Şelalesi ile ilgili
toplantı olunca bu yazımız ertelendi. Kısmet bu güneymiş. Biz de kısmetten çıkmasın
diyerek bugün yazmaya karar verdik. Önemli bir örnek olmasaydı birkaç defa daha
ertelerdim. Ancak her ertelemede bir rahatsızlık duyduğumu, hakkı teslim
etmemenin sıkıntısını çektiğimi söylemeliyim. İyi örnekler her zaman durgun
suları harekete geçirir ve hayırlı işlerin başlangıcı olur diye düşünürüm.
İnsanların biraz da gözleri ile gördüklerinden ilham alarak harekete
geçecekleri gibi de bir his oluşur bende…
2005 yılında Saimbeyli’mizin
bir eksikliği tespit edildi. Bence de çok önemli bir eksiklikti. Eksikliği
gören, öneren ve yaptıranlara teşekkür etmeden geçmek olmaz. Teşekkür ediyorum.
Eksikliğimiz
neydi?
Efendim, bir
toplumun kalkınması için her şeyden önce evin temel taşı olan kadınlarımızın
iyi yetişmiş, iyi eğitilmiş olması gerektiği konusunda kime sorarsanız sorun
hem fikir olduklarını söylerler. Bir ülkenin gelişmişliği kadınların eğitimleri
ile eş değerdir dersek çok abartmış olmayız kanaatindeyim. Kadınların eğitimi
üzerine söz söylemeyen, makale yazmayan, fikir beyan etmeyen, proje yapmayan
bir Allah’ın kulu var mı bilmem… Ama çoğu zaman söz yarışında kimse geride
kalmak istemezse de iş icraata gelin de meydanda kimseyi bulamazsınız. Hemen
bahaneler başlar. Eğer girişimci bir bayan bir şeyler yapmaya kalkışırsa yandı
demektir. Her ne kadar içe kapalı bir toplum olsak ta Saimbeyli’mizin birçok
tabuyu yıktığını açıkça söylememde bir mahsur olmadığını düşünüyorum. Bu hafta
sonu merak ettim Saimbeyli’de ticaretle uğraşan bayanları saydım. Aman Allah’ım
bir de ne gördüm. Saimbeyli esnafının yarısı hanım. Diğer yarısının da eşleri
ve kız çocukları zaman zaman ticaretin tam orta yerinde yer alıyorlar. Bravo
demek lazım... Geçen hafta Perşembe Pazarına şöyle bir uğramıştım. Aynı
manzarayı orda da gördüm. Pazarcılık yapan esnafın büyük çoğunluğu bayanlardan
oluşmakta… Demek ki istenirse her şey oluyor. Hanım eli değen esnafların da
daha düzenli olduklarını söylemeye bence gerek bile yok.
Asıl benim
anlatmak istediğim esnaf bayanlar değil de eğitimli bayanların kendi doğup
büyüdükleri yeri düşünüp düşünmedikleri. Hani geçen hafta yazmıştım ya
“Saimbeyli’yi Unutmayanlar” diye bir yazı. Ben yine şimdi Saimbeyli’yi unutmayanlara
devam edeyim.
Evet, nerede
kalmıştık? Yıl 2005… Aylardan Haziran. Yanılmıyorsam ilçemizin yetiştirdiği ilk
bayan doktorumuz Doç. Dr. Türkan Cengiz Yılmaz duyarlı bir vatandaş olma
özelliği gösterdi. En önemli problemlerimizden birisi olan köy kökenli
kızlarımızın eğitimlerine destek vermek üzere Saimbeyli ilçe merkezinde, Orta
Öğretim Kız Öğrenci Yurdunun yapılmasını sağladı. Bu Saimbeyli için önemli bir
girişimdi. 1- Bu kız öğrenci yurdunu yaptıran kişi bir bayandı. 2-Kız
çocuklarının eğitilmesi gerektiğine inanıyordu. 3-Bu kız öğrenci yurdu
yapılmadığı takdirde bu kız çocukların okumaları imkânsızdı. Kendisi de köy
kökenli bir aileden gelmiş olması köy kızlarının ne zor şartlarda okuduklarını
çok yakından tanımasına vesile olmuştu. Hepsinden önemlisi duyarlılığını
göstermiş, doğduğu topraklara arkasını dönüp gitmemişti. Bence ahde vefa buydu.
Büyüdükçe mütevazı olmak, geçmişi unutmamak, geleceğin yeni nesillerini
hazırlamak…
Yazarken
aklıma geldi. Sayın Doç. Dr. Türkan Cengiz YILMAZ ile bir söyleşi yapmıştım.
Ona şöyle bir soru yöneltmiştim.
“Türkan
Hanım, şimdi herkes tatilde… Parası olanlar turistik yerlerde, deniz
sahillerinde sefa sürüyor. Allah aşkına sizin bu dağlarda ne işiniz var?”
Bana verdiği
cevap çok ilginçti:
“ İlahi Ahmet Bey! Beni güldürdünüz. Ben
memleketimi çok seviyorum. Her şeyi ile benim memleketim çok güzel. Burada her
şey bana güzel görünüyor. Kimse alınmasın ama ben memleketimi seviyorum. Buraya
geldiğimde huzur buluyorum. Havasında, suyunda, dağında taşında ayrı bir
güzellik var. İnsanları bile sevecen bakıyorlar. Bir söz söyleyeyim mutlaka
yazın. Ben Saimbeyli’yi fırtınaya tutulmuş bir geminin sığındığı asude bir
liman gibi görüyorum. Geldiğim bu limanda sevgi var, saygı var, hoşgörü var,
huzur var. Söyler misin sevgili Kaytancı bu limana gelmeyim de nereye gideyim?”
Evet, Türkan
Hanım bu limanda huzur buluyordu. Bulduğu huzura genç kızlarımızı da ortak etmek
istiyordu. O genç kızlarımız şimdi onun desteği ile güzel bir ortamda
eğitimlerine devam ediyorlar. İçlerinden eminim yeni Türkan Cengiz Yılmazlar
çıkacak. Bizim kadınlarımız en iyi şekilde eğitilecekler. Bizim onlardan tek
isteğimiz olur. Yeter ki doğdukları, vatan bildikleri topraklarına sırtlarını
dönmesinler. Türkan Cengiz Yılmazı örnek alsınlar. Sadece onlar mı? Hepimiz
örnek almalıyız. Huzur bulacağımız limana arada bir uğramalıyız.
Ne dersiniz,
yanlış mı düşünüyorum?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder