NE ZAMAN BELDE
OLACAĞIZ?
Odamda
muavinlerim ve bir misafirimizle oturuyoruz. Eli bastonlu yaşlı bir amca odama
girdi. Oturtturduk. Hürmet ettik. Hal ahtır sorduk. Derdini dinledik.
Amcamız
Saimbeyli’nin Payamburnu köyündenmiş. Okulumuzda tahsil gören torunlarını da
ziyarete gelmiş. Adı İbrahim Sarıca…
“Köyde sana ne
derler?” Diye sordum.
“Apıkkâha
İbram” derler dedi.
İbram Emmi
1927 doğumlu. Doğma büyüme Payamburnu köyünden. Yaş 80. Bir yerde 80 yıl
yaşarsan orası sen, sen orası olmuşsun demektir.
Tesadüf bu
olacak ya birkaç gün önce Payamburnu köyünün Adana-Saimbeyli’den ayrılıp,
Kahramanmaraş- Göksun ilçesine bağlandığını okumuştum. Hatta bir dost
meclisinde, bu konuyu konuşmuş; 1920 yılında Saimbeyli’ye bağlı 60 köy varken
şimdi köy sayımızın 1/3 oranında eksildiğini söylemiştim.
1920 yılında
çıkan savaşta (Hacın) Saimbeyli yerle bir olduktan sonra, her ne hikmetse
Saimbeyli sürekli kaybetmektedir. “Ne kaybetmektedir?” diye soracak olursanız:
Ne kaybetmiyor ki? derim.
1958 yılına
kadar Saimbeyli’ye bağlı bir belde olan Tufanbeyli, bu gün Saimbeyli’yi gölgede
bırakacak gelişmelere sahip bir ilçe olmuştur. Edindiğim bilgiler doğruysa köy
yollarının tamamı asfalt yapılmış, içme suyu gitmeyen köy kalmamıştır. İyi de olmuş. Kıskanıyor da değilim. İnsanın
insanca yaşayabilmesi, çağın şartlarına uygun her türlü hizmetin vatandaşın
ayağına kadar gitmesi gerektiğini savunurum.
Tek isteğim Saimbeyli’nin de aynı oranda gelişmesidir. Gelişmişlik
oranını tespit etmek için mutlaka başkaları ile kıyaslama yapmamız gerekiyor.
Biz de komşularımızla kıyaslamak zorundayız. Komşu ilçelerimizle
kıyasladığımızda kaybedenin hep Saimbeyli olduğunu görüyoruz.
Neler mi
kaybetmiş? Küçük bir gezinti yapalım.
1-Tufanbeyli ve köyleri büyüklüğünde bir
toprağı Tufanbeyli’ye bırakmıştır.
2-Feke
ilçemize bağlı Tapan bölgesi 1920 yılına kadar Saimbeyli’ye bağlıyken, bu gün
Feke’nin en gelişmiş köyleri arasında yerini almıştır. Ayrıca daha sonraki
yıllarda Saimbeyli Gedikli köyü de Feke’ye bağlanmıştır.
3-Kahramanmaraş’ın
Göksun ilçesine önce Kazandere Köyünü vermiştik. Şimdi de Payamburnu Köyünü
vermekteyiz.
4-Daha
önceleri Kayseri-Develi ilçesine köy veren Saimbeyli bu konuda çok bonkör
davranmıştır.
Neyse biz bu
kısa bilgileri verdikten sonra gelelim Apıkkâha İbram emmiye…
Payamburnu’nundan
İbram emmiyi bulmuşken Payamburnu’nun lafını etmeden duramazdım.
“Yeni kazanız
hayırlı olsun İbram emmi “dedim.
“Olmasın” diye
itiraz etti İbram emmi.
“Hayırdır
İbram Emmi. Sen Göksunlu olmuyor musun?” diye sordum.
“Ben gitmem!”
dedi İbram Emmi.
İbram emminin
samimi ve doğal hali beni etkiledi. Tam bir Anadolu insanı... Ayağında kara
lastik, elinde bastonu, belinde azığı, dilinde sözü… Ne sorarsanız içinden ne
geliyorsa, eğilip bükülmeden, kıvırıp dökülmeden uluorta söylüyor. Oldum olası
bu tür insanları severim ve sohbetini hiç kaçırmam. Baktım İbram Emmi
olabildiğince doğal ben sordum o söyledi.
“İbram emmi,
sen neden gitmek istemiyorsun Göksun’a?”
“İstemem
Müdür! Biz orada el gibiyiz. Bizi kim tanır. Göksun kocaman yer. Herkes
kuyrukta. Bir dairede işin olsa sıra sana gelene kadar akşam olur. Göksun da
kendimi yadırgı gibi görüyorum.”
“Ama Göksun
size yakın, köylü de hep Göksun’a bağlanmak istiyor. Sen neden karşı
çıkıyorsun?”
“Onlar
bağlansın. Ben bağlanmam. Saimbeyli’ye geldiğimde benim gidecek 10 tane evim
var. Gösun’da kim var? İşte muhtarın işi, köylüden Göksun’a bağlanak diye para
topluyor. Önce Angara gabul etmedi. Şimdi yine yollamışlar. Benim babam da
mıhtarlık yaptı. Gösun’a bağlandı mı?”
“İbram Emmi,
size Göksun’dan hizmet daha iyi gelecekmiş.”
“Niye,
Saimbeyli’de hökümet yok muymuş? Oranın hökümeti başka mı? Ben bağlanmam Müdür!”
İbram Emminin
bu mantıklı ve o kadar dobra sözleri karşısında ne diyeceğimi şaşırdım.
Payamburnu’nun Göksun’a bağlanacağı kesin gibi görülüyor. Apıkkâha İbram emmi
de böyle düşünüyor.
Ben de bir Saimbeylili
olarak diyorum ki, vermedik bir şeyimiz kalmadı. Saimbeyli toprağının 2/3’ünü
verdik. Saimbeyli’ye yapılacak olan Devlet Hastanesi’ni Tufanbeyli’ye,
asırlardır PTT müdürlüğü olan Saimbeyli’deki müdürlüğü Feke’ye verdik. Yıllar
önce şubesi bulunan Halk Bankası kökten kayboldu. 1939 yılında kendi
elektriğini üreten bir ilçeyken şimdi; her yağmur yağdığında elektriğim
kesilmesin diye nerdeyse, elektrik duasına çıkacak hale geldik. 1954 yılında
yaptırılan merkez camisini tarihi eser sayarak, bakımsız halde bıraktık. Tarihi eserlerin akıbetinden söz etmeye bile
lüzum yok.
Kimse kusura
bakmasın ama, ister istemez aklıma geliyor. Sahi biz ne zaman BELDE olacağız?!...
Bu gidişle çok kısa süre sonra bizim adımız beldeler listesine eklenir ama ben
yine de ne zaman BELDE olacağımızı merak ettim.
Neyse, belde
de olsak biz yine buradayız. Apıkkâha İbram Emmi gibi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder