19 Nisan 2013 Cuma

BİR ŞEHİDİN KARDEŞİ…


BİR ŞEHİDİN KARDEŞİ…
Son günlerde haberleri dinlememek için çaba sarf ediyorum. Çünkü ne zaman bir haber seyretsem huzurumun kaçtığını görüyorum. Ya bana denk geliyor, ya da haberciler bilerek insan psikolojisini bozacak haberleri manşetlere çekiyorlar. Gerçi haberleri seyretmeyince de bir eksiklik hissediyorum. Adama derler ki, “senin dünyadan haberin var mı?”
Eee birazda haklılar. Dünyadan da bihaber olunmaz ki. Öyleyse haberleri seyretmek zorundasınız.
O zaman hep birlikte haberleri dinleyelim. Ben sorayım siz söyleyin.
-Son günlerin manşet haberini sorsam bana ne dersiniz?
Siz söylemeden ben söyleyeyim. Bu akşam aldım elime televizyonun kumandasını, hangi kanalı açtımsa son günlerin modası “AÇILIM” ilk haberdi. Henüz kim neyi, nasıl açıyor pek anlamadım ama çok tehlikeli bir oyun oynandığını net olarak görüyorum.
Her gün olduğu gibi bu akşam üzeride görev yaptığım okulumdan mesai sonrası çıktım. Okulumdan evime giderken mezarlıktan geçerim. Geçtiğim mezarlıkta iki tane de teröre şehit verdiğimiz ilçemizin gencin mezarı bulunmakta. İstisnasız her gün akşamüzeri şehidimiz Muhterem Yağbasan’ın kardeşi Fatih Yağbasan kardeşinin mezarı başında ya dua eder, ya da oraya diktiği çiçekleri ve fidanları sular. Onların bakımını yapar görürüm. Bazı zamanlarda annesi Fatma teyzeyi ve kardeşlerini de orada görürüm.
Bu gün okuldan gelirken baktım Fatih yine kardeşinin mezarı başında dua ediyor. Arabamla durdum. Bir süre onu seyrettim. Sonra seslendim. Beni görünce bana doğru gelmek istedi.
-Gelme Fatih! Ben oraya geliyorum, dedim. Ona rağmen yine de Fatih beni mezarlığın giriş kapısında karşıladı.
Fatihle birlikte Rahmetli Muhterem’in mezarının başına vardık. 2007 yılında şehit verdiğimiz Muhterem benim öğrencim olduğundan mıdır nedir, onun şahadetine ben bir başka yanmıştım. Nedendir bilmem mezarının başında uzun süre durmaya da bir türlü özüm bay vermez.  Fazla zaman harcamadan hal hatır sorduktan sonra;
-Fatih, televizyonlarda bir açılımdan bahsediyorlar, sen bu açılım hakkında ne düşünüyorsun?
Kararlı ve tok bir sesle:
-Hocam o iş olmaz! Biz kardeşimizi boşa mı şehit verdik? Benim kardeşim trafik kazasında ölmedi. Aşiret kavgasında da hayatını kaybetmedi. Vatan için şehit oldu. Muhterem’in mezarının başındaki Türk Bayrağını göstererek: işte bu bayrak hep dalgalansın diye canını verdi. Bu öyle oyuncak mı hocam?
-Doğru söylüyon da şehit aileleri ile terörist ailelerini bir araya getiriyorlar.
-Olmaz Hocam! Hele o hiç olmaz! Şehit ailesi ile terörist ailesini yan yana getirmeyi bırakın, bunu düşünmek bile bu şehitlere ihanettir. Siz de görüyorsunuz hocam, kardeşimin şehit olduğu günden bu güne kadar biz her gün buradayız. Bizim içimiz yanıyor. O “açılımdan” bahsedenlerin yürekleri yandı mı? Yanan benim yüreğim. Kardeşini hayatının baharında toprağa veren benim! Kimsenin benim kardeşimin ruhunu incitmeye hakkı yok hocam!
Eğer terörist anneleri evlatlarını seviyorsa, evlatlarına söylesinler, evlatları her tarafı şehit kanları ile sulanmış bu vatana ihanet etmesinler. Silahlarını bıraksınlar. Dağdan insinler.
-Fatih, bu söylediklerini yazmama müsaade eder misin?
-Yaz hocam, yaz! Dünya duysun! Benim kardeşimin kanı ile oyun oynama hakkına kimse sahip değildir. Onlar önce şu gördüğün bayrak için evlatlarını, kardeşlerini şehit versinler o zaman gelsinler “açılımdan” bahsetsinler! Ne açılımı ya, tövbe, tövbe…
Diyecek söz bulamadım. Fatih’i şehit kardeşi Muhterem Yağbasan’ın kabri başında bırakarak oradan ayrıldım.
Benim sözüm yok. Varsa sözünüz siz söyleyin!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder