Yol
alır götürür adamı. Bir sebep bir sebebe bağlanır ve bir sebep sizi bir yerlere
götürür. Gittiğiniz yerlerde neyle, nasıl karşılaşacağınızı önceden bilmeniz
mümkün değildir.
Dün (yani 7
Mart 2013 Perşembe günü) rahatsızlığım nedeniyle Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesi’ne yolum düştü. Değerli hemşerim
Naci Yıldızhan benimle çok yakından ilgilendi. Doktor, tahlil, ultrason derken
hastanede işimiz bitti. Şükür endişe edilecek bir sağlık sorunum yoktu. Biraz da vaktimiz vardı. Değerli kardeşim
Naci Yıldızhan:
-Abi Profesör
bir hemşerimiz var, seni onunla tanıştırayım, dedi.
Hiç itiraz
etmeden:
-Hadi gidelim,
dedim.
Uzatmayalım
sohbeti. Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde üzerinde “Prof. Dr. Fatih Özoğul” yazan bir odaya
girdik. Prof Dr. Unvanını görünce, ben kelli felli, yaşlı başlı bir beyle
karşılaşacağımı düşünmüştüm. En azından benim yaşlarda birini hayal etmiştim.
Allah esirgesin, gencecik, pırıl pırıl, gözleri hayat dolu bir gençle
karşılaştım. Toprağımın insanı. Buram buram Toros Dağları kokuyor. Sıcaklıksa
sıcaklık, samimiyetse samimiyet… Daha ilk görüşte sarmaş dolaş olduk.
İnsanların
üzerinde oluşan ilk intibalar çok önemlidir. O ilk karşılaşma, o ilk duruş, o
ilk bakış, o ilk dokunuş bazen insanda yıllarca iz bırakır. Samimiyeti,
resmiyeti, ukalalığı, ciddiyeti, sıcaklığını, soğukluğunu, sayabileceğiniz
birçok meziyeti daha ilk görüşte fark etmeye çalışırsınız. Yanılgılarınız olsa
da o ilk karşılaşma anı sizde her zaman yerini muhafaza eder.
Fatih bizi çok
samimi karşıladı. Sanki kırk yıldır tanışıyor gibi tanışma merasimine bile
fırsat vermeden sohbetin en derinlerine daldık. Odasında kurutulmuş çeşit çeşit
bitkiler vardı. Bize elleri ile defneyaprağından bir çay ikram etti. İçerisine
de karanfil atmayı ihmal etmeden…
Şu güzelim
Anadolu topraklarında o kadar çok bitki yetişiyor ki, biz o zenginliğin farkına
bile varmıyoruz. Milyonlarca canlıya hayat verecek olan, en önemli ilacı belki
de bazen ayaklarımızın altında ot diye çiğner, bazen bahçemize zarar veriyor
diye söküp atarız. Uzaklarda şifa aramak bizim için her zaman bir hastalık
olmadı mı? “Ya çaresizsiniz, ya çare sizsiniz” diye her defasında konuşuruz ama
o konuştuklarımızı bir türlü kendimiz inanmayız.
Herkes bilir. Televizyon ekranlarında
defalarca izlemişizdir. Annelerin çocuklarını dünyaya getirdiği yeni doğan
ünitesi denilen yerde bazen yeni doğmuş çocuklar bir virüsün kurbanı olurlar.
Değerli hemşerim Prof. Dr. Fatih Özoğul Saimbeyli dağlarından getirdiği kekiğin
yağını çıkartmış ve elde ettiği kekik yağında araştırmalar yaparak bir madde
tespit etmiş. Beni tespit ettiği maddenin Latince adından ziyade işlevi çok
ilgilendirdi. Değerli hemşerim Prof. Dr. Fatih Özoğul basına yaptığı açıklamada,”
Origanum onites türü
kekikten elde edilen uçucu yağın insanlarda oral yolla denenmesi ve enfeksiyona
neden olan bu bakterilerin eliminasyonu için bilim adamlarına çağrıda bulundu.
Alınacak sonuçların olumlu olması durumunda özellikle hastane gibi yerlerde bu
bakterinin yol açtığı ölümlerin önüne geçilebileceğini vurgulayan Özoğul, Biz
kendi alanımızla ilgili olarak yaptığımız çalışmalarda başarılı sonuçlar elde
ettik” diye konuştu.
Akdeniz Bölgesi’nde kolaylıkla bulunabilen kekikten elde edilen yağın,
endüstri bitkisi olarak işlenmesiyle bu yağın temizlik maddelerin içerisinde
kullanabileceğine dikkat çeken Prf. Dr. Özoğul, Böylelikle tamamen doğal
temizlik ürünleri elde edilecek ve maliyetler azalacaktır. Her şeyden önce
temizlik maddelerinin içerisindeki alkol maddesi yerine tamamen doğal maddeler
kullanılarak doğaya katkıda bulunabileceğini” söyledi.
Bize de teşekkür etmek ve başarılar dilemek düşer. Teşekkürler değerli
hemşerim. Başarıların daim olsun.
08.03.2013
AHMET KAYTANCI

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder