19 Nisan 2013 Cuma

KEKİK YAĞI VE FATİH ÖZOĞUL


KEKİK YAĞI VE FATİH ÖZOĞUL
                Yol alır götürür adamı. Bir sebep bir sebebe bağlanır ve bir sebep sizi bir yerlere götürür. Gittiğiniz yerlerde neyle, nasıl karşılaşacağınızı önceden bilmeniz mümkün değildir.
Dün (yani 7 Mart 2013 Perşembe günü) rahatsızlığım nedeniyle Çukurova Üniversitesi Balcalı  Hastanesi’ne yolum düştü. Değerli hemşerim Naci Yıldızhan benimle çok yakından ilgilendi. Doktor, tahlil, ultrason derken hastanede işimiz bitti. Şükür endişe edilecek bir sağlık sorunum yoktu.  Biraz da vaktimiz vardı. Değerli kardeşim Naci Yıldızhan:
-Abi Profesör bir hemşerimiz var, seni onunla tanıştırayım, dedi.
Hiç itiraz etmeden:
-Hadi gidelim, dedim.
Uzatmayalım sohbeti. Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde üzerinde  “Prof. Dr. Fatih Özoğul” yazan bir odaya girdik. Prof Dr. Unvanını görünce, ben kelli felli, yaşlı başlı bir beyle karşılaşacağımı düşünmüştüm. En azından benim yaşlarda birini hayal etmiştim. Allah esirgesin, gencecik, pırıl pırıl, gözleri hayat dolu bir gençle karşılaştım. Toprağımın insanı. Buram buram Toros Dağları kokuyor. Sıcaklıksa sıcaklık, samimiyetse samimiyet… Daha ilk görüşte sarmaş dolaş olduk.
İnsanların üzerinde oluşan ilk intibalar çok önemlidir. O ilk karşılaşma, o ilk duruş, o ilk bakış, o ilk dokunuş bazen insanda yıllarca iz bırakır. Samimiyeti, resmiyeti, ukalalığı, ciddiyeti, sıcaklığını, soğukluğunu, sayabileceğiniz birçok meziyeti daha ilk görüşte fark etmeye çalışırsınız. Yanılgılarınız olsa da o ilk karşılaşma anı sizde her zaman yerini muhafaza eder.
Fatih bizi çok samimi karşıladı. Sanki kırk yıldır tanışıyor gibi tanışma merasimine bile fırsat vermeden sohbetin en derinlerine daldık. Odasında kurutulmuş çeşit çeşit bitkiler vardı. Bize elleri ile defneyaprağından bir çay ikram etti. İçerisine de karanfil atmayı ihmal etmeden…
Şu güzelim Anadolu topraklarında o kadar çok bitki yetişiyor ki, biz o zenginliğin farkına bile varmıyoruz. Milyonlarca canlıya hayat verecek olan, en önemli ilacı belki de bazen ayaklarımızın altında ot diye çiğner, bazen bahçemize zarar veriyor diye söküp atarız. Uzaklarda şifa aramak bizim için her zaman bir hastalık olmadı mı? “Ya çaresizsiniz, ya çare sizsiniz” diye her defasında konuşuruz ama o konuştuklarımızı bir türlü kendimiz inanmayız.
Herkes bilir. Televizyon ekranlarında defalarca izlemişizdir. Annelerin çocuklarını dünyaya getirdiği yeni doğan ünitesi denilen yerde bazen yeni doğmuş çocuklar bir virüsün kurbanı olurlar. Değerli hemşerim Prof. Dr. Fatih Özoğul Saimbeyli dağlarından getirdiği kekiğin yağını çıkartmış ve elde ettiği kekik yağında araştırmalar yaparak bir madde tespit etmiş. Beni tespit ettiği maddenin Latince adından ziyade işlevi çok ilgilendirdi. Değerli hemşerim Prof. Dr. Fatih Özoğul basına yaptığı açıklamada,” Origanum onites türü kekikten elde edilen uçucu yağın insanlarda oral yolla denenmesi ve enfeksiyona neden olan bu bakterilerin eliminasyonu için bilim adamlarına çağrıda bulundu. Alınacak sonuçların olumlu olması durumunda özellikle hastane gibi yerlerde bu bakterinin yol açtığı ölümlerin önüne geçilebileceğini vurgulayan Özoğul, “Biz kendi alanımızla ilgili olarak yaptığımız çalışmalarda başarılı sonuçlar elde ettik”” diye konuştu.

Akdeniz Bölgesi’nde kolaylıkla bulunabilen kekikten elde edilen yağın, endüstri bitkisi olarak işlenmesiyle bu yağın temizlik maddelerin içerisinde kullanabileceğine dikkat çeken Prf. Dr. Özoğul, “Böylelikle tamamen doğal temizlik ürünleri elde edilecek ve maliyetler azalacaktır. Her şeyden önce temizlik maddelerinin içerisindeki alkol maddesi yerine tamamen doğal maddeler kullanılarak doğaya katkıda bulunabileceğini”” söyledi.
Bize de teşekkür etmek ve başarılar dilemek düşer. Teşekkürler değerli hemşerim. Başarıların daim olsun.
08.03.2013
AHMET KAYTANCI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder