VAY CAN!
Elim yazmaya varmıyor. Dilim “sus” diyor bana… ama yüreğim, ama yüreğim yanıp
kavruluyor. Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde 15 şehit! Duyunca yüreğime bir ateş
düşüyor. Her duyarlı yürek gibi yüreğime düşen ateş yakıyor, kavuruyor en
hassas yerinimi.
Hakkari’nin Şemdinli ilçesi Aktütün
Jandarma Sınır bölüğündeki 15 şehitin haberini duyalı henüz 5 dakika olmamıştı.
Telefonum çaldı. 30 yıllık dostum olan bir Selçuk arıyor. Heyecanlı. Öfkeli,
titreyen bir ses…
-Gardaş doğru mu? Diyor.
-Ne doğru mu Selçuk.
-Ya bizim İbrahim’in oğlu Selçuk var ya…
Bir anda düşünemiyorum, Selçuk kim?
İbrahim kim? Ne olmuş?
-Bizim İbrahim Can’ın oğlu Selçuk var
ya…
-Eeee
-Televizyonlarda İbrahim Can’ın oğlu
Selçuk can şehit oldu diyor.
Ateş yüreğime düşüyor sanki. Ne
diyeceğimi ne yapacağımı şaşırıyorum. Ellerim titriyor. Dilim dilime dolaşıyor.
Tek söyleyebildiğim,
“İnşallah o değildir. Oluyor.
O veya başkası… Ne fark ediyor ki, vatan
evlatları birer birer bayrak oluyorlar. Her birinin acı baberi yüreğimize köz
gibi düşüyor. Hele bu şehitlerden birisi çocukken sizin gözlerinize mavi
gözleri ile bakarak “amca” demişse; işte o bakış, işte o söz acınızı bir
kat daha artırıyor.
Vay can! İçim yandı. Seni düşündüm bu
gün… Nereye baktımsa seni gördüm. O masmavi gözlerini yıllar sonra aklıma
getirdim. Her yeri mavi görüyorum can… Selçuğum. Takıldım kaldım işte… Hani
sünnet olacaktın. Tutturmuştun Ahmet amcam kivrem olsun diye… Ben de seve seve
olmuştum. Sünnetçi canını yakmıştı. Gözlerinden iki damla akmıştı. “Yapma
Selçuk, sen erkek adamsın, erkeler ağlamaz” demiştim. Ellerinin tersi ile
gözlerini silerek, “Bak ağlamıyorum Ahmet amca, bak ağlamıyorum” demiştin.
Şu kadere bak be Can Selçuk! Şimdi ben
senin arkandan ağlıyorum. Erkeklik falan da gelmiyor aklıma… senin gibi yumucuk
ellerimde yok ki tersi ile gözlerimi sileyim. Aslında acizliğimden ağlıyorum.
Belki çıkıp meydanlara avazım çıktığı kadar, bu kanı durduramayanlara isyanımı
söyleyemediğim için ağlıyorum.
Benim ağlamam ne ki, şimdi bacım Ayşe’yi
düşünüyorum. Nasıl dayanacak senin acı haberine… Sen onun tek oğluydun. Sana
“oğlum” dediği zaman ağzından bir “oğlum” daha çıkardı. Hele baban aklıma
geldikçe kahroluyorum. Yıllardır hastalığın pençesinde yaşama mücadelesi veren
İbrahim Hocam senin acına nasıl katlanacak?
Of be can!
Vallahi ne diyeceğimi bilmiyorum. Aklım
karma karışık. Hiç bu kadar zorlanmamıştım.
Sen uzman çavuş olduğunda annen bizi
telefonla aramış, “Ahmet amcası, görsen oğlum Atatürk gibi asker oldu.” Demişti.
Ben de öğünerek, “Kimin kivresi o?”
demiştim.
Acı haberini duyunca tek yapabildiğim
arkandan gözyaşlarımı dökmek oldu.
Mekânın cennet olsun! Şehidim. Selçuğum!
Canım evladım!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder