BİR
NÜFUS SAYIMININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
2009 yılı Türkiye nüfus sayım sonuçları adrese dayalı
olarak açıklandı. Nüfusumuzun 72.561.312 olduğu görüldü. Bir önceki sayıma göre
nüfusumuz binde 14,5 oranında artmış. Yapılan istatistiğe göre erkek nüfusun
kadın nüfusundan fazla olduğu ve nüfusun yarısından fazlasının 28,5 yaşın
altında olduğu anlaşılmış.
Deme
ki biz hala genç ve dinamik bir nüfusa sahibiz.
Son günlerde gazete manşetlerini işgal eden ve herkesin espri ile
karşıladığı Moğolistan’a rahatlıkla erkek nüfus ihraç edebiliriz. Buraya kadar
ülke için baktığımızda her şey normal görülüyor.
Herkes
olaya bir yönden bakar ya; ben de nüfus sayım sonuçlarını incelerken kendi
ilçemin nüfus sonuçlarına baktım. Bir de ne göreyim. Her yerde nüfus artarken
bizim ilçe nüfusu azaldıkça azalmış. Hatta öyle azalmış ki Adana’nın ilçe
merkezinde yaşayan en az nüfusuna sahip birinci ilçe olmuşuz. Acaba yanlış mı görüyorum diye bir defa daha
baktım. Yok, vallahi doğru... Biz Adana’nın ilçe merkezleri arasında en az
nüfusa sahip ilçesiyiz. Topu topu nüfusumuz
(3.952) yanlış duymadınız.
Üç bin dokuz yüz elli iki. Ceyhan’ın Sarımazı köyü biraz daha gayret etse
eminim bizi geçecek. Onun da nüfusu (3.898) bizden sadece 64 eksiği var. Biz ilçeyiz
onlar köy!
Şimdi
diyeceksiniz ki bunun ne önemi var?
Nüfus
sayım sonuçlarına bakarken benim aklıma bir zamanlar bizim köyümüz olan Payamburnu
köyünden Apıkkaha İbrahim Amca geldi. Garibim Payamburnu köyümüz
Kahramanmaraş’ın Göksun ilçesine bağlanırken yayan yapıldak düşüp yollara taaa
Payamburnu köyünden Saimbeyli’ye kadar yürüyerek gelmiş ve benim kapımı
çalmıştı. O babacan ve Anadolu insanı yapısıyla: “Hocam gurbanın olum, buna bir
çare bulun. Ben Gösunlu olmak istemiyorum” demişti. Vay İbram Emmim vay! Senin
duyarlılığını ben başkalarından bekledim ama ne seni, ne de beni bir duyan
olmadı. Senin köyün apar topar Göksun’a bağlanıverdi. Senin adına konuştuğum
kişiler de “ilçemize çok uzaktı. Hizmet götüremiyorduk,” diyerek işin içinden
çıktılar.
Bazen
tarihi geçekleri bildiğime öyle kızıyorum ki, keşke bilmeseydim. Keşke
okumasaydım. Keşke araştırmasaydım… 1920 yılında bölgenin en büyük ilçesi olan Saimbeyli
(Hacın) maalesef 2010 yılında bölgenin en küçüğü oldu. Şunu rahatlıkla
görebiliyorum. Eğer küçülmemiz bu şekilde devam edecek olursa, çok değil 15 yıl
sonra “Saimbeyli Köyüne Hoş Geldiniz!” tabelasını asarız.
En
iyisi “Hacın Oldu Kanlı Kuyu” kitabımda da yer alan bir tarihi vesika ile sizi
baş başa bırakayım. Değerlendirmeyi de siz yapın…
ADANA VİLAYETİ SALNAMESİ
14–415 (1909)
HACIN KAZASI
Hacın kasabası 7 nahiye ve 60
karyeye ve merkezi olan Hacın kasabasında 16 mahalleye munkasımdır. Kasaba bir
dağın göğsünde vakıadır. Şark ve garbı cihetlerinden Kötün, Çatak namlarıyla 2
çay gelip 10 dakika mesafede cenubiyesinde buluşarak ve Hacın suyu namını
alarak bayağı bir nehir olup 3 saat, burada da Göksu’ya karışır. Bu iki çayın
bir çeyrek ve bir saat mesafelerindeki membalarından karşısında olan kabiliyet
hesabiyle her yanda munkasım olarak kasaba deresinde bostan bahçe yetişir ve değirmen
bu çayların üzerinde 4 kergir 9 ahşap köprü vardır. Mevki dağlık olduğundan
ziraatleri mahsulünü beslemez derecede ve hatta kasaba bile istenildiği kadar
edilemeyip bir hanenin gezinti havalesi aşağı taraftaki hanenin damı olmayla
pek sık bir halde kalmıştır.
Bu kasabanın hudutlarında vakıa
“ŞAR” nam karyede taştan mağmül cisim cisim yekpare, yekpare tarzında gayet
murahashane ve kilise ve manastır ve hamam ve tiyatro mahalleri gibi asar
antika ve bu güne mümessil birçok eziya ve türlü türlü menkus ve yazılı
antikalar bulunmasına binaen bu karye mahalli bundan 2000 sene kadar mukaddim
bir şehir olduğu istidal olunur…
Aseri antikadan olarak nüfus
kasabada kale kilisesi namıyla bir kilise ve Kötün nahiyesinin Venk karyesi
civarında Kostagen namıyla bir kale ile eski bir bina eseri ve Gürleşen
nahiyesinin Himmetli karyesi garbında Sis deresi üzerinde “Kanlı Kuyu” namıyla
dahi bir kale ve Yağbasan nahiyesinde Kaleboynu karyesinde dahi bir kale ve
dahi kasabada daha bazı ufak tefek hayli asarı antika mevcuttur.
Lakin bağları mağmur ve pekmez ve
şarap mahsulleri buralarca mubaddel ve meşhurdur.
Kasabaya 4 saat mesafedeki kurcan
dağında gümüş ve iki saat bağdar da demir madenleri olduğu gibi her cihette
bakır vesaire damarları bulunur.
Bu kasabada 9 cami ve mescit 2
medrese 1 rüştiye 1 Protestan milletine mensup kız mektebi 2 sıbyan mektebi 1
manastır 7 kilse 10 Hıristiyan mektebi 200 dükkân 4 fırın 3 han 6 testi fırını
1 hamam 1 debbağ hane 69 bahçe 2500 bağ mevcuttur.
3 yüz bin dönüm ormanlık alan vardır.
Kasabada Doğanlı karyesinde Dede
Bilal, 2 saat mesafede Mürsel Dede Akoluk karyesinde 3 oğlan, Yağbasan
karyesinde cami ve ziyaret vardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder