19 Nisan 2013 Cuma

NE ZAMAN OKUMUŞTUNUZ?


NE ZAMAN OKUMUŞTUNUZ?
            2007/2008 Eğitim-Öğretim yılı 17 Eylül 2007 tarihinde başladı. Milyonlarca öğrenci, on binlerce öğretmen ve bir o kadar aile Türkiye’nin geleceğini belirleyecek nesilleri yetiştirmek için kolları sıvadı. İlköğretim haftası münasebeti ile de törenler düzenlendi. Herkes kelimelerinin en güzelini ve umutlarının en özellerini paylaştı. Okula yeni başlayan miniklerin ağlamaları, heyecanlanmaları hayalleri okulla buluştu. Hayırlı-uğurlu olsun diye sözlerime başlamak istiyorum.
            28 yıldır eğitim ordusunun içerisindeyim. Okul ve öğrenci heyecanını iliklerine kadar hissedenlerdenim. Okulların her açıldığında hep kendimi yargılarım. Geçen yıl neler yapmıştık, bu yıl neler yapacağız? Öğrencilerimizin; davranışlarında, bilgilerinde ve geleceğe dönük projeler üretmelerinde bir katkımız oldu mu? Zaman zaman hayal kırıklığına uğradığımı, zaman zamanda mutluluk çığlıkları attığımı hatırlıyorum.
            Bu gün “başarı nedir?” diye düşündüm. Başarmak için nasıl bir yol haritası çizmeliyiz? Yasak savar gibi formaliteleri yaparak başarıya ne kadar katkı sağlarız? Sınıflarda verdiğimiz nazari bilgiler, öğrencilerimizin gerçek hayatına ne derecede etki eder? Eğer öğrencilerimizi iyi yetiştiremiyorsak hata nerede? Biz de mi, sistem de mi bir hata var? Yoksa tepeden tırnağa rol yapıyoruz da haberimiz mi yok?
            Kendime o kadar soru sordum ki, iki saattir düşünüyorum. Aklıma törenlerde yapılan konuşmalar geldi. Televizyonlardan, radyolardan ve meydanlarda dinledik. Gazetelerde okuduk. Her konuşmacı ilk söze; “sevgili öğrenciler, bol bol okumalısınız” diye başlıyor. Herkes sözleri söyler, sanki muhatabı benmişim gibi ben başlarım kendimi yargılamaya… Bu yıl kaç kitap okudum? Son okuduğum kitabın adı ne? Ne zaman okudum? En son makaleyi ne zaman yazdım? Düşünüyorum da hemen kendimi sınıfta bırakıyorum. Yeterli derecede okumadığımı ve yeterli derecede yazmadığımı itiraf edeyim. O zaman kendi kendimi yargılıyorum. Benim öğrencilerime “bol bol kitap okuyunuz” deme hakkım var mı? Bir tanesi de çıkarda, “hocam, en son okuduğunuz kitabın adı neydi? Ne zaman okumuştunuz?” diye sorarsa vereceğim cevabım ne olur?
Aklıma bir hikâye geldi. Sizlerle paylaşalım.
Bir ailenin çocuğu bal yeme hastalığına yakalanır. Sürekli bal yer. Başka hiç bir şey yemez. Aile ne yapacağını şaşırır. Devir Lokman Hekim devridir. Doğru Lokman Hekim’in yanında soluğu alırlar. Durumlarını anlatırlar. Lokman Hekim aileyi dinledikten sonra; “40 gün sonra çocuğu bana getirin” der. Aile bir şey anlamsa da evin yolunu mecburen tutar. Gün gelir, zaman geçer 40. gün Lokman Hekim’in huzuruna dikilirler. Hastayı tanımakta gecikmeyen Lokman Hekim çocuğa sevgi ile yaklaşarak der ki;
“Evladım, bu balın sana faydası olmaz. Sen bal yemeyi bırak. Artık başka şeylerden ye… Tamam mı?”
Çocuk hiç düşünmeden;
“Tamam amca, bundan sonra bal yemem” der.
O günden sonra çocuk bal yemeyi terk eder.
Aile dayanamaz Lokman Hekime;
“Madem bu, bu kadar kolaydı. Neden bizi kırk gün beklettin.” Diye sitemde bulunur.
Lokman Hekim:
“Sizin önceki geldiğinizde ben o gün bal yemiştim. Yediğim balı vücudumdan tamamen atmam için 40 gün gerekiyordu. Benim yediğim bir şeyi başkasına “yeme” dersem inandırıcı olmaz. Çocuk bal yemeye devam ederdi.” Der.
Düşündüm de, biz kitap okumuyoruz. Çocuklara “oku” diyoruz. Oturup bir makale yazmıyoruz. “Yaz” diyoruz. Tesir eder mi? Bana etmiyor. Başkasını bilmem. Sürekli kitap okuyan birisi gelse de bana; “Ya KAYTANCI hadi biraz kitap oku” dese de yarım kalmış kitapları bitirsem.
Ne dersiniz? İçinizde sürekli okuyan ve yazan birisi var mı?
Sahi en son hangi kitabı, ne zaman okumuştunuz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder