KEMANACI KÖR ALİ
Galiba insan kaybetmeden
elindekilerin değerini bilmiyor. Ya da değer anlayışı insandan insana
değişiyor. Düşünüyorum da; kaybettiğimiz ve bir türlü arama cesareti
gösteremediğimiz o kadar değerimiz var ki, varlığından bile haberdar değiliz.
Ben küçücük bir ilçede yaşıyorum.
Anadolu’nun belki de en sakin ve en sessiz bir yerinde… Burada doğmuşum.
Çocukluğum ve gençliğim burada geçti. Tahsilim ve memuriyetim dolayısıyla Anadolu’nun
birçok yöresinde bulundum. Belki bir meraktır, belki de bir hayat tarzıdır; her
gittiğim yerde halkın kendi kendine bakışını görmeye çalıştım. Bana öyle
geliyor ki, halk; bir göz gibi… Kendisinden başka her şeyi görüyor. Göz de
kendisini görmezmiş ya, ancak kaybettiğinde eksikliğini hissediyor.
Şimdi, “nereden çıktı böyle bir
felsefi yaklaşım” diyeceksiniz. Vakit kaybetmeye gerek yok. Derdimizi
paylaşalım.
Ben çocukken, belki de bıyıklarım
yeni terleyene kadar bizim ilçede, yani Saimbeyli de, elinde keman, dilinde
sözü ve hiç görmeyen iki gözleri ile memleket türküleri söyleyen bir adam
vardı. Kime sorarsanız sorun, onun adına; “Kemanacı Kör Ali” derlerdi.
Gözleri görmediği için bir çocuk
onun elinden tutar, ya bir kahve önüne, ya bir ağaç duldasına götürür, o da
görmeyen gözlerine inat, geliştirdiği kulak ve el yordamı ile kemanını
konuştururdu. O keman onun elinde öyle bir sese gelir, öyle bir inlerdi ki, ona
kulak kabartıp dinlememek mümkün değildi. Keman iniler, Ali amca dile gelirdi.
Önce söyleyeceği türkünün hikâyesini anlatırdı. Sonra; Karaoğlan’dan, yöre türkülerden, Anadolu
bozlaklarından sıralardı. Bir “heyyyyyyyyyyytttttt” deyişi vardı ki, sanki
namelere ruh verirdi. Türkünün sonunda kemanının teline parmağı ile dokunur
“dın” diye bir ses çıkartırdı. Herkes bilirdi ki artık konserin sonu gelmiştir.
Geçenlerde Kemanacı Kör Ali’nin bir
fotoğrafı elime geçti. Derin derin düşündüm. Biraz da kendimi vefasız gibi
hissettim. Neden Ali amcanın söylediği türküleri araştırmıyoruz ki? Oysa halk
kültürümüze çok önemli katkıları olmuştu. Ben hatırlamıyorum ama bilenlere
sordum. Rahmetli Ruhi Su bir zamanlar Saimbeyli’ye gelmiş. Günlerce kalmış.
Rahmetli Ali Baytok’un evinde misafir olmuş. Yine rahmetli Kemancı Kör Ali’den
onlarca türkü dinlemiş. Onun söylediklerini not etmiş. Büyük bir ihtimaldir ki
Ruhi Su’nun derlediği Karacaoğlan türkülerinde Kemaneci Kör Ali’nin izleri
vardır. Hele “Atladım Girdim Bağa” adlı türküde kesinlikle katkısı vardır.
Hep şunu söylemişimdir. Ne ararsanız
onu bulursunuz. Önemli olan aramak… Aradığınız şey belki çok uzaklarda değil.
Hemen yanınızda yanı başınızda sizin görmenizi bekliyor. Ah bir görebilsek... Belki
de Âşık Veysel’den hiç geri kalmayacak ve aynı kaderi paylaşan Kemaneci Kör
Ali’nin unutulmuş sesini, küllenmiş ilhamını dünyaya duyurabiliriz. Sadece
duyurmakla kalmayız. İnsanların anılarında yok olup giden “Kemaneci Kör Ali”
hikâyelerinde kendimizi bulabiliriz.
Unutmayalım “Kemaneci Kör Ali” ve
onun gibilerini.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder