19 Nisan 2013 Cuma

FELAKET “GELİYORUM” DEMEZ!


FELAKET “GELİYORUM” DEMEZ!
            Dün akşam herkes gibi ben de televizyonlardan haberleri dinlerken İstanbul’daki sel felaketini öğrendim. O dehşet verici görüntüleri seyredip de üzülmemek elde değil. Üzüldüm. Hem üzüldüm hem de düşündüm.
            Atalarımız “Tedbir senden, takdir Allah’tan” der. Bu sözü Anadolu kültürünü taşıyan her insan da bilir. Bilir bilmesine ama iş uygulamaya gelince “tedbir” kısmını bırakır da olan bütün felaket olaylardan hâşâ Allah’ı sorumlu tutarız. Felaket sonrasında da ağıtlar yakmak, “Ah! Vah! Demek artık bir gelenek haline gelmiş durumda…
Şunu hiç düşünmeyiz; Felaket geliyorum demez. Onun ne zaman geleceğini de kimse bilmez. Felaket, davetsiz bir misafir gibidir. O ne zaman gelmek isterse o zaman gelir. Hele küresel ısınmanın arık bütün bilim adamlarınca kabul edildiği dünyamızda “felaket” her an kapımızı çalmaya hazır davetsiz bir misafir gibi kapımızın eşikliğinde beklemektedir.
Sayın Başbakanımız İstanbul’daki sel felaketinden sonra 2005 yılında Şanlıurfa Harran ilçesinde meydana gelen sel felaketinden sonra yaptığı gibi yine bir atasözü ile olayı ne güzel açıklamış.
2005 yılında Sayın Başbakanımız “Hiçbir dere yatağı üzerine işgalci kabul etmez” demişti. İstanbul’da ki sel felaketinden sonra da “ Derenin intikamı ağır olur.” Demiş. Çokta doğru söylemiş. Ben bu veciz sözü ayakta alkışlarım. Hem “Hiçbir dere yatağı üzerine işgalci kabul etmez” hem de “Derenin intikamı ağır olur” sözünü Sayın Başbakanımızdan önce atalarımızın binlerce yıllık deneyimi olarak değerlendirecek olursak hiç de boş bir söz olmadığını gayet net görebiliriz.
Sözler güzel de, hem de “ya başbakana bak, ağzından bal damlıyor” deriz de iş icraata geldiğinde biz onun tam tersini yaparız.
Hiç vakit kaybetmeyin çevrenize bir bakınız. Vatandaşın yaptıklarını bir tarafa bırakalım. Çok yakın zamanlarda devlet eli ile dere yataklarının ne kadar işgal edildiğine bir bakar mısınız? Daha işin başındayken “aman yapmayın, bunun sonu felakettir,” diye uyarmaya çalışan bir garip insanın başına ne işler açıldığını da bir hatırlar mısınız?
Sayın başbakanımız demiş:
"Biz üzerimize düşen görevi yapacağız. Örneğin derelerin ıslah çalışmaları… İmara ters yapılara izin vermeyeceğiz. Ama kalkar da biz dere yatağına binalar yaparsak ve yaygınlaştırsak bu sonuç çıkar.
Atasözümüz var: "Derenin intikamı ağır olur"
Şu anda bu acıyı yaşadık. Bunun tekrarını istemiyorsak işin adını koyalım.
Dere yataklarından, ister tır garajı, ister konut, süratle kaldırmamız gerekiyor.
Biz adımı atacağız. Fakat vatandaşla el ele verirsek kolay yaparız."
Vatandaşı bir kenara bırakalım da, devletle nasıl elele vereceğiz önce onu düşünelim.
İstanbul’da aynı dere yatağına bu yıl Mart ayında açılışı yapılan bir de devlet hastanesi yapılmış.
Yoksa siz bana bizim memleketi mi soruyorsunuz? Neme lazım. Biz İstanbullu değiliz. Bizim dereler uysal. Hiçbir zaman taşmaz. Üzerine ne istersek yapabiliriz. Hatta biz dereye kapı bile yaparız(!)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder